Teoriden Pratiğe Psikoterapi Okulu(4) 12Ay/ 224saat teorik Kasım 2023- Ekim 2024 10.00-17.00 saatleri arasında
10 Ay / Çocuk-Ergen 70 saat
9 Ay/ Yetişkin- Çift 154 saat
Toplam 12Ay( 1yıl) 224 saat Uluslararası Eğitmenlerinde yer aldığı Eğitmen kadrosu ile online ve yüz yüze olarak gerçekleşecektir.
*10 aylık Çocuk-Ergen eğitim katılım ücreti 15.000TL dir.
*9 aylık Yetişkin-Çift eğitim katılım ücreti 30.000TL dir.
*24 aylık eğitim katılım ücreti 45.000TL dir.
❗Çocuk- Yetişkin modülleri birlikte alınırsa eğitim ücreti 40.000 TL olarak belirlenecektir.
❗Eylül ayı erken kayıt indiriminde ise toplam eğitim ücreti 35.000 TL’dir.
Ekim ayı 40.000 TL, Kasım ayı 45.000 TL’dir
* Kesin kayıt için 5000TL kapora ödemesi gerekmektedir.
*Kredi kartına taksit imkanı vardır. + %20 KDV
*Kontenjan 30 kişi ile sınırlıdır.
*Uygulayıcı Belgesi ve Transkript verilecektir.
📞 Daha fazla bilgi ve kayıt için:
0 (537) 9568556
0(534) 469 96 89
📌 Kimler Katılabilir?
🔹 Psikolog, Psikolojik Danışmanlar
🔹 Hekimler
🔹 Sosyal Hizmet Uzmanları
🔹Aile Danışmanları
🔹Bu bölümlerde okuyan 3. Sınıf ve 4. Sınıf öğrencileri
Sosyal Fobi Nedir? Sosyal Fobiyi Aşma Yolları
Sosyal fobi ilişkiden kaçınma, sosyal ilişkilerde zorluk yaşama ve kaçınma davranışları ile seyreden bir zorluktur. Bu zorluğun arkasında çocukluk çağı travmaları gibi geçmişte yaşanmış olumsuz deneyimler olabilmektedir. Bunun yanında anne ( ilk bakım veren) ile kurulan ilk ilişkinin de önemli bir rolü vardır. Bu duruma çocuğun anneye ihtiyaç duyduğunda ulaşamaması veya annenin çocuğun ihtiyaçlarını karşılarken çok fazla işgal edici olması örnek verilebilir mesela çocuğu doyduğu halde zorla yemek yedirmek bir işgaldir. Anne ile bu ilişki parametreleri deneyimleyen kişi her kurduğu ilişkide bunun tekrarlanmasından endişe duyduğu için ilişkiden kaçınabilir. Diğer bir konu ise çocuğun sosyalleşme yaşı olan 3-4 yaşında yaşanan ilişkisel krizde zorluk yaşamış olmasıdır. Çocuk ilk üç yıl bakım vereni ile ilişki kurar ve bakım verenin ruhsal durumundan etkilenir. 3 yaşından sonra geliştiği düşünülen akran ilişkileri, çok önemli olan ilk deneyimlerdir. 4 yaşından sonra başlayan okul öncesi ve kreş çocuğun sosyal dünya ile ilgili kurduğu ilk deneyimdir ve çok önemlidir. Bunun yanında bireyin yaşamında sosyal ilişkilerin çok önemli olduğu bir diğer evrede ergenlik sürecidir. Akran zorbalığına maruz kalmak, yakın ilişki kuramamak, gruba ait hissetmemek sosyal ilişkilere ve bireyin ruhsal dünyasına zarar verir. Travmatik deneyimler kişinin temel güven duygusunu sarsar ve güvenlik ihtiyacı nedeniyle sosyal ilişkilerden uzaklaşmaya ve dolayısıyla ilerleyen süreçte sosyal fobiye dönüşebilmektedir.
Sosyal Fobiyi Aşmanın Yolları
Öncelikli olarak her kişinin yaşadığı zorluk özneldir ve öznel değerlendirmeye ihtiyaç duyar. Kişinin yaşadığı süreç travma kaynaklı ise travmanın çalışılması önemlidir. Bu travma çocukluk çağı travmaları da olabilir. Kişi gelişimsel dönemlerinde bir zorluk yaşamışsa bunun çalışılması gerekir. Bunu aşmanın yolu güvende hissettiği ilişkiler ile ilgili deneyimlerin artırılmasıdır. Bunun yanında kişinin zihninden geçen olumsuz sahneleri ortaya koyması ve en kötü senaryoyu çalışması olabilir. Bu zorluğu yenmeye çalışırken kişinin güçlü yönlerine odaklanıp burdan destek alması süreci kolaylaştıracaktır. Sosyal ilişkilere geçtiğinde yaşadığı beden duyularını takip etmesi duygularını anlamasına, ortaya koymasına yardımcı olur. Bunların dışında sorun hale devam ediyor ise mutlaka bir uzmandan destek almalıdır. Çünkü insanoğlu biyopsikososyal bir varlıktır. Yani biyolojik ihtiyaç, psikolojik ihtiyaçlar ve sosyal ihtiyaçlar çok önemlidir. Bu üç alandan birinde oluşan zorluk diğer alanları olumsuz etkileyeceği gibi kronik rahatsızlıklara dönüşebilir.
Depremin Aile Ve Çocuklar Üzerine Etkileri
Deprem hem yaşayanlar şahit olanlar travmadır. Travma kişinin beklemediği anda beklemediği bir durum ile karşılaşması ve bu durumun kişiyi fiziksel ruhsal sosyal ve bilişsel anlamda olumsuz yönde etkiliyor olmasıdır. Travma ilk olarak kişinin temel güven duygusuna zarar verir. Travma anında kişinin korku merkezi olan amigdala devereye girer . Bu merkezin 3 savunma sistemi vardır; Savaş, Kaç, Donkal. Deprem ile karşılaştığınızda kaçma tepkisi verebilirsiniz, kendinizi ve sevdiklerinizi güvene alma veya bunların hiç birini veremeyerek donup kalabilirsiniz. Bu şok hali uzun süreceği gibi kısa da sürebilir. Travma yaşayan kişilerde duygusal olarak gerilemeler olabilir. Örneğin bir çocuğun travma , deprem sonrası kendi yaşına uygun olmayan daha küçük yaş grubuna ait tepkiler vermesi gibi.. Deprem daha önce yaşanan travmaları tetikleyebildiği gibi çocukluk travmalarını da tetikleyebilir. Deprem sonrasında ilk yapılması gereken birincil ihtiyaçlara ulaşabilmektir. Beslenme barınma ve güvenlik gibi. Travma bulaşıcıdır ve bu süreçte depremi yaşamadığı halde sosyal medya ve TV üzerinden işitsel ve görsel olarak etkilenmek ve 2. Travma yaşamak mümkündür. Deprem sonrası aşırı uyarılmışlık ve tetikte olma hali ( ses ve hareket öncekli) özellikle uykuya geçişleri ve uykuyu sürdürmeyi bozar. Uykuda irkilmeler ve uykuya dalmak ya güçlük yaşanabilir.
Neler Yapmalı?
Öncelikli olarak Anormal zamanlarda anormal tepki vermek normaldir. Deprem anında çığlık atmak gibi. Anormal olan kişinin tepkisi değil durumun kendisidir.
Bu süreçte destek verebilmek ve destek almak çok önemlidir. Bazen deprem sonrası yaşananlar depremden daha travmatik etki bırakabilir( yardım süreçlerinin adil olmaması, sağlık kuruluşuna ulaşamama gibi..)
Bu süreçte öfke, üzüntü, suçluluk, korku ve kaygı normal duygulardır ve şefkatle kucaklanmalıdır. Deprem yaşamayan kişilerin depremzedelere açıyarak bakması, yada suçluluk ile öfkeyi kendine yöneltmesi, deprem sahnelerini izleyerek kendini maruz bırakması yardımcı olmayacağı gibi zarar verebilir.
Yaşanan olayın flim şeridi gibi tekrar tekrar göz önüne gelmesi ve anlatılması beynin işlemleme sürecine yardımcı olur. Bazı kişiler içinde anlatmamadan süreçi işlemliyor olabilir. Buda da anlatmaya zorlamamak gerekir. Kişilerin bu süreçte iyileşme süresi farklılık gösterir ve değişkendir. Kişilerin travmadan güçlenerek çıkması mümkündür.
Deprem sorası çocuklar duygularını sözlerle değilde resim, oyuncak gibi semboller aracılığıyla ifade edebilirler bu konuda çocuğun oyununa müdahale etmeden eşlik etmek gerekir.
Çocuklara bu deprem hayvanlar üzerinden hikayeler, videolar şeklinde anlatılabilir. Çocuklara korkma demek yerine artık Güvendesin yaşanalarda senin suçun yok demek daha uygundur. Ailelerin çocuklarına odaklanarak kendi duygularını bastırması çocuğa yarar sağlamadığı gibi zarar vermektedir . Bu süreçte birlikte iyileşmek ve bu süreçten yaraları sararak güçlenerek çıkmak mümkündür. Toplumsal olarak, çocuk aile ve birey olarak birlikte iyileşmek dileğiyle.
Çocuklarda ekran bağımlılığı ile nasıl mücadele edilebilir ve aileler bu konuda ne yapmalı?
Teknolojinin giderek gelişmesiyle çocukların ekran başında kalma süresi giderek artmaktadır ancak bu durumun çocukların sağlığı için tehlikeli sonuçları olmaktadır. Aşırı ekran süresinin çocukların bilişsel yeteneklerinde önemli bir düşüşe sebebiyet verdiği yapılan çalışmalarda görülmektedir (Domingues,2017). Örneğin, çocuklar, çevrelerindeki öteki insanlar ile karşılıklı bir iletişim kurduğunda öğrenir ve gelişir ama çocuk ekran karşısında bunu yapamaz çünkü ekranda çift taraflı değil tek taraflı bir iletişim vardır. Tek taraflı iletişim olduğundan çocukların dil gelişiminde bozulmalar görülmektedir. Konuşmak tüm insanlar için ihtiyaçtır ve insanlar kendilerini konuşarak ifade ederler. Bu yüzden çocuklar için konuşabilmek ve kendini ifade edebilmek, bunları öğrenebilmek oldukça önemlidir ama tablet, telefon vb. çocuklar iki taraflı iletişim kurmasını ve başkalarıyla konuşmasını engeller, bu durum da çocuğun dil gelişimini olumsuz yönde etkiler. Ayrıca iletişim kuramadıklarından sosyal ilişkileri de bozulmaktadır. Dil gelişiminin ve sosyal ilişkilerin erken yaşta bozulması kartopu etkisi yapar ve çocuğun ilerideki öğrenmesini de bozar.
Bu yüzden 0-3 yaş aralığındaki bir çocuğun telefon vb. teknolojik aygıtlardan tamamen uzak tutulması gerekir. Çocuk bu tür aygıtlardan ne kadar uzak kalırsa o kadar iyi olur.
Yine 3-6 yaş aralığında da çocuk bunlardan mümkün olduğunca uzak durmalı. 3-6 yaş çocukların sosyallik yaşıdır ve çocuklar bu yaşlarda karşılarındaki kişileri tanımaya, iletişim kurmaya başlarlar. Çocuklar bu yaşlarda mümkün olduğu kadar sosyalleşebilmeli, başkalarıyla iletişim kurabilmelidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki telefonla yemek yedirmek, ilaç içirmek gibi şeyler aileler tarafından uygulanmamalıdır. Yemek yemek aile üyelerinin sosyalleşmesine katkı sağlar. Yemek zamanlarında ekranın kısıtlanması ailelerin birlikte vakit geçirmesini teşvik eder bu sayede çocuğun sağlıklı iletişim becerileri artar.
Ekran bağımlılığını nasıl engelleriz?
Çocuklar bu konuda ailelerinin sınır koymasına ihtiyaç duymaktadır. Fakat tablet, telefon vb. çocuktan uzaklaştırıldığında bunların yerini dolduracak ve çocuğun ilgisini çekecek şeyler bulunmalıdır. Örneğin çocukla oyun oynamak, doğayla baş başa kalmak telefon ve tabletin yerine koyulabilecek etkinliklerdendir.